
BEL AĞRISI OLAN HASTALARDAN GİZLENEN BÜYÜK GERÇEKLER!
Ocak 27, 2025Tarih boyunca insanlar, sağlıklarına kavuşmak için bitkiler vb. doğanın sunduğu nimetlere ve kendi bedenlerinin mucizevi iyileşme gücüne (vücudun kendi kendini iyileştirme potansiyeline) güvendiler. Modern tıbbın sunduğu ilaçlar, iğneler, elektronik cihazlar, ameliyatlar ve diğer teknolojik yöntemler henüz icat edilmemişken, atalarımız hangi yollara başvuruyordu? Hangi tekniklerle ağrıyı dindiriyor, hangi yöntemlerle sağlıklarını geri kazanıyorlardı?
Bu yazı, geçmişin gölgesinde kalan ama asla eskimeyen, benim gibi bu ışığı yakıp gölgenin devamlılığını sürdürerek gerçek tıbbi bilgileri gün yüzüne çıkarmak için yazıldı. Fizik tedavi biliminin köklerine inerek, ilmin ve bilimin bir araya geldiği kadim yöntemleri yeniden hatırlatmayı amaçlıyorum. Çünkü insan bedeni, yalnızca ilaçlar, iğneler, elektronik cihazlar, ameliyatlar ile değil; kişiye özel hasta olan kişinin yaşına, cinsiyetine, hastalığının derecesi ve evresine göre tedavi planı ve programı düzenlenerek alternatif ya da modern değil, masaj ya da kütletme tarzında olmayan, gerçek tıbbın kendisi olan manuel terapiyle de iyileşebilir.
Geleneğin ışığının yansıttığı bu gölgeyle ilim ve modern bilimi buluşturan bu yolculukta, “gerçek tıbbın” ne olduğunu birlikte keşfedeceğiz.
Günümüzden yüzyıllar önce, fabrikasyon ilaçlar, fabrikasyon ilaç içerikli iğneler, elektronik cihazlar mevcut muydu? Bunun cevabı net olarak, hayır değildi. O dönemde yaşayan insanlar ağrılarını ya da hastalıklarını kabul edip çaresiz bir şekilde hayatlarına devam etmiyorlardı. Fizik tedavi bölümüyle alakalı ağrılarının ve hastalıklarının iyileşmesi için bir yol arayan kişilerin büyük oranda ki çözümü o dönemde uygulanan manuel terapi yöntemiydi.
Fizik tedavi bölümüyle alakalı hastalıkların yüksek oranı omurga kaynaklıdır. İnsan vücudunun tümünü bir binaya benzetirsek, bu binanın kolonu omurga olur. Bir bina bir sebepten dolayı yamulduğunda, binaya yapılan boya, badana gibi işlemler bu binayı daha düzgün bir duruma getirmez. Ağız yoluyla alınan ilaçlar, vücudumuza vurulan iğneler ya da vücudumuza uygulanan elektronik cihazlarda bu binaya yapılan boya, badana gibidir. Ağrıların ve hastalıkların iyileşmesi için kalıcı bir çözüm ilaçlar, iğneler, elektronik cihazlar değildir.
Manuel terapi, insanlığın en eski şifa yöntemlerinden biridir. Elin şifa verici gücü, tarihin ilk çağlarından itibaren bilinir ve kullanılırdı. Teknolojinin henüz adının bile anılmadığı o dönemlerde, insan bedeni bilim ve ilmin rehberliğinde iyileştirilirdi. Dokunma, hareket ve basıncın birleşimiyle uygulanan manuel terapiler, yalnızca ağrıyı dindirmekle kalmaz, aynı zamanda bedenin doğal denge ve hareket kabiliyetini yeniden kazanmasına yardımcı olur.
Eski medeniyetlere baktığımızda, manuel terapinin kökenlerini açıkça görebiliriz. Antik Çin’de, Hindistan’da, Mısır’da ve Yunan’da, elle yapılan fiziksel tedaviler en etkili şifa yöntemlerinden biriydi. Hipokrat, tıbbın babası olarak kabul edilse de, aynı zamanda “ellerin sanatını” icra eden bir şifacıydı. Hipokrat’ın tedavi yöntemleri arasında, omurga düzeltme teknikleri ve elle uygulamalar yer alıyordu.
Modern tıbbın yükselişiyle tıp pozitif etkiler gördü fakat gerçek tıbbın unutturulmasıyla birlikte fizik tedavi bölümüyle alakalı hastalıklar için bu durum ciddi oranda negatiflikte sağladı.
Gerçek tıp yöntemlerinden biri olan manuel terapinin, modern tıbba göre ciddi üstünlükleri vardır.
- Bütüncül Yaklaşım: Manuel terapi, yalnızca ağrıyan bölgeye odaklanmaz. Bedenin bir bütün olarak çalışmasını hedefler. Eski dönemlerde şifacılar, ağrının bir sonuç olduğunu, asıl önemli olanın bu sonuca yol açan nedeni bulmak olduğunu bilirlerdi. Örneğin kolunda ağrısı, uyuşması, üşümesi, karıncalanması, güç kaybı vb. sorunu olan hasta bunu direkt kolda olan probleminden değil boyunda ki probleminden yaşıyor olabilir. Bu anlayış, bugün dahi birçok modern uygulamada eksik kalabilmektedir.
- Doğal İyileşme Mekanizması: Manuel terapi, bedenin kendi kendini iyileştirme gücünü harekete geçirir. İlaçlar, iğneler, elektronik cihazlar ya da cerrahi müdahalelerle bu süreç genellikle dışarıdan zorlanır. Ancak ellerle yapılan terapi, bedene delici ve kesici vb. uygulamalar yapılmadan bu şekilde zarar vermeden onu destekler ve güçlendirir.
- Yan Etkisizlik: Modern tıbbın birçoğu müdahalesi, özellikle delici kesici uygulamaları olan cerrahi müdahale ve cihaz kullanımı, çeşitli yan etkilere yol açabilir. Oysa manuel terapi, doğru şekilde uygulandığında yan etkisiz bir tedavi biçimidir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından da belirlenmiş bir bilgi de riski en düşük tedavi yöntemi olan manuel terapidir.
Manuel terapi, modern tıbbın sınırlarının ötesine geçer. İnsan bedenine yalnızca bir makine gibi yaklaşmaz; ona yaşayan, nefes alan, karmaşık ve birbiriyle bağlantılı bir sistem olarak bakar. Modern elektronik cihazlar, ağrıyı geçici olarak bastırabilir. Ancak manuel terapi, ağrının kaynağını hedef alır, vücudu iyileştirir ve dengeler.
Eski dönemlerde şifa arayışı, insanın kendi bedenini anlama çabasıyla iç içeydi. Bugün, bu anlayışı geri kazanmanın zamanı geldi. Manuel terapi, binlerce yıllık bir mirası taşıyan bir şifa sanatıdır. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, insan dokunuşunun yerini alacak bir alternatif asla bulunamayacaktır. Çünkü dokunuş, yalnızca fiziksel bir temas değil; bilgi, sezgi ve insanlık tarihinin taşıdığı bir anlamdır.
- Ramazan Burak Sezen